Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

21 Kasım 2016 Pazartesi

Fenerbahçe : 2 - Galatasaray : 0 ( Spor Toto Süper Lig 11.hafta maçı ) BUNDAN SONRASI +18 E GİRER !!

Ve +18 oldu..

18 yıl önce doğan bebeklerin artık asker sülüsleri geliyor..

Yoklamaya çağrılıyorlar..

Bazıları evlendi, çocukları bile oldu..

Bazıları iş kurdu, paralar kazanıyorlar.. Evlerini geçindiriyorlar..

Ama ne hazindir ki geçen bu yıllarda içlerinde Galatasaray taraftarı olan hiçbir genç, Kadıköy’de galibiyet görmedi.

Üzgünler tabi ki..

Eski kalecileri Mondragon’un yıllar önce itiraf ettiği gibi “Bana Kadıköy’de bir galibiyet versinler, 1 şampiyonluğa feda ederim” sözleri aslında bu rekabetin, nasıl bir “rezalet” safhasına geldiğini göstermektedir.

Aslında bizler memnunuz..

Şahsen bu satırları yazan kardeşiniz, ömrümde Kadıköy’de hiçbir Galatasaray-Beşiktaş-Trabzonspor mağlubiyeti görmedim.

2001-02 sezonundan beri kombine sahibiyim..

2005-06 sezonundaki Beşiktaş maçında da tribünde değildim..

Kısacası mağlubiyet yaşamadım, yaşamak ta istemiyorum..

Birgün mutlaka olacak elbette.

Manchester Unıted’in meşhur stadı Old Traffor açıldığı 1956 yılından beri iç sahada hiçbir Avrupa takımına karşı kaybetmedi ama Fenerbahçe’ye, 30 Ekim 1996 da nasıl kaybettiyse, elbette Fenerbahçe de birgün ezeli rakiplerine mağlup olacak.

Dünya sonuna kadar galip gelecek diye bir kural yok.

Ama o mağlubiyeti Allah, bu kuluna bu sahada nasip etmesin.
.
04 Ocak 1914 te Papazın Çayırı olarak adlandırılan Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’ı Hasan Kamil Sporel (3)  ve gerçekte bir safari avcısı, yani aslan avcısı olarak ünlenen Salih Selahaddin Cihanoğlu’nun golleriyle 4-2 mağlup ederek başlatılan bu galibiyet serisi, tam 102 yıldır devam ediyor.

Aralarda mağlubiyetler olmuş ama bunlar o kadar az ki.

Mesela hani şu efsane 1999 sezonundan sonra mağlubiyet yok geyiği var ya..

Aslında onun da evveline gidecek olursak, ondan önce de 7 yıl bir yenilmezlik serisi var Fenerbahçe’nin Kadıköy’de.

Yani 04 Mayıs 1991 deki 4-1 lik lig maçına kadar.

Ondan da evveli  19 Mart 1988 deki 2-1 lik mağlubiyet..

Ondan da evveli 1983-84 teki 2-1 lik mağlubiyet..

Ondan da evveli yok..

Zira Fenerbahçe Stadı, 29 yıl kapalı kaldıktan sonra 1982 sezonunda açıldı..
Maçlar İnönü’de oynanıyordu.

Gördüğünüz gibi Fenerbahçe, son 36 yılda Kadıköy’de Galatasaray’a sadece 4 defa yenilmiş..

36 sezonda 4 mağlubiyet..

Peki asıl sorulması gereken soru şu:

“Nerede bu ezeli rekabet?”

Maça gelecek olursak;

Kart cezalısı Mehmet Topal ve Hollanda milli takımında sakatlanan Lens’in olmadığı bir Fenerbahçe, acaba ne yapacak soruları soruluyordu maç öncesinde.

Tabi ki bu soruları soranların haklı mazaretleri de vardı.

Zira Fenerbahçe’nin orta alandaki en büyük kozu Mehmet Topal ve hücumdaki büyük gücü Jeremain Lens’ti son haftalarda.

Ama buna rağmen Fenerbahçeli diğer futbolcular, gerek hafta içi hazırlanmalarıyla, gerekse de bu maça nasıl motive olmaları gerektiği konusunda daha önceki oynayan oyuncuların tecrübeleriyle hazırlandılar maça.

Mesela Mehmet Topal’ın olmadığı akşamda yerine oynayan Roman Petroviç Neustadter, Fenerbahçe’ye geldiği günden bu yana en etkili futbolunu oynadı.

Diğer yandan son haftalarda kadroda kendisine yer bulan Aatıf’ın yerine görev yapan Alper Potuk ta, en az Aatıf kadar etkiliydi.

Hatta daha fazlası vardı.

Geriye kadar gelip yardımda bulundu, dikine oynadı ve Robin Van Persie’nin ilk golünden önce Şener’e gönderdiği topla da golün başlangıcını yaptı.

Fenerbahçe’nin defansının güçlü olduğunu zaten herkes kabul ediyor.

Ancak zaman zaman maç içerisinde dalgınlık yaşıyorlar ve gol pozisyonları veriyorlardı.
Bu maça kadar Fenerbahçe, ligde oynadığı 10 maçın sadece 1 inde gol yememişti.

Bu akşam bırakın gol yemeyi, rakibe pozisyon bile vermedi.

Galatasaray’ın maç boyu kaleye gönderip te kaleyi bulan tek şutu, Bruma’nın sol çaprazdan gönderdiği cılız şut.

Bunun dışında Fenerbahçe, kendi ceza sahası içerisine bile sokmadı Galatasaraylı futbolcuları.

Duran toplar hariç tabi ki..

Defansın önünde oynayan Josef De Souza, Dirk Advocaat’ın gelmesiyle birlikte bir başka oynuyor.

Geçen sezonki gibi tribünleri kahretmeden, cesurca oynuyor, savaşıyor ve topla birlikte ileriye çıkıyor.

Kanıtı da bu sezon attığı 2 gol ve yaptığı 2 asist.

Bir de bu akşam sebep olduğu penaltı..

Josef ve Naustadter ile birlikte orta alanı kapatan Fenerbahçe, önlerinde Alper, daha da önde forvet arkasında Robin Van Persie, ikinci yarıda ise forvette Robin Van Persie, sağda Moussa Sow, solda Volkan Şen ile birlikte Galatasaray’ın bütün geçiş yollarını kapattılar.

Daha Galatasaraylı oyuncular, topu nereye atacaklarına fırsat bulamadan, ikili, hatta üçlü sıkıştırmalarla topu kazandılar ve hızlı oynayarak hücum bölgesine gittiler.

Özellikle maçın genelinde Moussa Sow, sağ kanatta en az Lens kadar etkiliydi.

Carole ve sol stoperleri Hakan Balta’yı adeta canlarından bezdirdi.

Hemen arkasında oynayan Şener de kendisine destek verince, Fenerbahçe ataklarını hep sağ kanattan yaptı.

Sol kanatta da Volkan Şen, yine çalışkan ancak yine fazla top kaybeden, hatta mutlak iki pozisyonu da heba eden oyuncuydu.

Özellikle maçın 7.dakikasında Sow’un “al da at” dediği topta geç kalmasının bedelini, golü kaçırarak ödedi.

Devrenin berabere biteceği sanıldığı bir zamanda sahne alan dünya starı, büyük golcü Robin Van Persie, Şener’den gelen topta daha top gelmeden doğru noktada, 
markajcısından kurtularak topu beklemesi ve yaptığı gol vuruşuyla, nasıl büyük bir golcü olduğunu birkez daha kanıtladı.

Başka bir oyuncu, o pozisyonda topa adeta bodozlamasına vururken, Robin Van Persie, vücudunu yatırarak vuruşu yaptı.

İkinci yarıya bu golün üstünlüğü ile moral bularak ve daha da motive olarak başlayan Fenerbahçe, rakibin üzerine geldiği zaman dilimlerinde hep etkili ve tehlikeli oldu.

Yine ikinci yarının başında Volkan Şen’in ceza sahası içerisinde vuruşunun Sabri’ye çarparak dışarı çıkması, aynı şekilde Josef’in kafa vuruşunda , biraz da De Jong’un müdahalesiyle doğru vuruşu yapamaması ve golden oluşu, hep farkın artacağı dakikalardı.
Ancak sahada eyyamcılığıyla meşhur bir Cüneyt Çakır vardı.

Mesela Volkan Şen’in kovaladığı topu Sabri’nin eliyle almasına devam kararı vermesi, aynı şekilde penaltı pozisyonunda Serdar Aziz’in son adam olmasına rağmen Josef’i düşürmesi karşılığı aldığı sarı kart, hep Cüneyt Çakır’ın yine daha önceki maçlarda olduğu gibi Fenerbahçe aleyhine verdiği kararlardı.

Orta sahadan çıkmakta zorlanan Galatasaray’a karşı Fenerbahçe’nin doğru hamlesi, orta alanda presti ve bunu da maç genelinde başarılı bir şekilde yaptılar.

Mehmet Topal’ın olmadığı akşamda, Naustadter, en az Mehmet Topal kadar faydalı işler yaptı.

Robin Van Persie’nin ikinci golünden sonra ise adeta Fenerbahçe, Galatasaray ile antrenmana döktü işi.

Futbolcular biraz daha ciddi olsalar, emin olun bu akşam daha da farklı bir skor ortaya çıkabilirdi.

Nihayetinde bu maç ta bitti.

Bir Kadıköy akşamında daha Galatasaray galibiyeti yaşatan futbolcularımızı tebrik ediyoruz.
Şimdi önümüzde UEFA Avrupa Ligi gruptan çıkma adına son derece önemli bir maç var.

İlk maçta Ukrayna’da berabere bitirilen Zorya Luhansk ile İstanbul’da oynanacak maçın, mutlaka kazanılması gerek.

Rakip, ters ve hızlı oyun oynayan bir takım.

İlk maçta da bunu gösterdiler.

En az Galatasaray maçı kadar konsantre olunması gereken bir maç.

Sonrasında ise Rize deplasmanı ve 13.haftada oynanacak Beşiktaş maçı.

Eğer Fenerbahçe bu 2 lig maçını kazanırsa, 14.hafta sonrasında liderliğe oynayacaktır.

Çünkü 12.hafta Beşiktaş-Başakşehir maçı var ve her sonuç, Fenerbahçe’ye yarar.

Yeter ki Rize deplasmanı kayıpsız atlatılsın.

Şimdi eğlenme zamanı ancak abartısız..

İşin ciddiyetini düşünerek..

Galatasaray içinse,

Bundan sonrası +18..

Kaçış yok..

Çünkü gerçek bu..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder