Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

16 Mayıs 2013 Perşembe

Basınımızın güzide evlatları : "O'nu çekme bunu çek" pardon; Onu yazma, bunu yaz !!



Ne zaman Fenerbahçe, Galatasaray'ı yense, ezse, sahadan silse, görmedik ki, duymadık ki, işitilmedi ki Fenerbahçeli oyuncular, yöneticiler veya taraftarlar o maçı "hakkıyla kazansın" rakibe göre.

Mutlaka bir kılıf uydurdular.

Mesela 2005-06 sezonunda 20 Nisan 2005 te Fenerbahçe, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda Galatasaray'ı resmen yerle bir etti, 4-0 mağlup etti. Liderliği ele geçirdi, ertesi gün Gerets'in alnında kan çıktı.

4-0 ın bahanesi, nerede ve ne zaman olduğu belirlenemeyen bir yaralama (!) ve gazetelere yansıyan kan oldu..

2006-07 sezonunda bu defa Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yine Fenerbahçe Galatasaray'ı 2-1 mağlup etti, Alex ve Kezman'ın golleriyle, bu defa maçtan sonra olayı Mondragon'a Migros Tribünü'nden atılan bir ses bombasına bağladılar..

Örnekler çoğaltılabilir..

Gelelim son maça..

Yine Fenerbahçe galip ya..

Yine Fenerbahçe, bir umutla gelen kafileyi eli boş gönderdi ya şehrin diğer yakasına..

Başladılar yine..

Maçtan sonra gencecik bir kardeşimizin hunharca katledilmesini hiçe sayarak ve bu konuyu gündemden düşürmeyi başararak, şimdi de bir Meireles olayı çıkardılar.

Hemen peşinen söyleyelim.

Meireles'in, "sebep ve tahrik ne olursa olsun" yaptığı hareketi asla ve asla tasvip etmiyoruz.

Ancak o pozisyondan hemen bir kare önce, Saraçoğlu'ndaki bütün olayların başlamasına neden olan, "baş provakatör" ve bu konuda uzmanlaşmış olduğu kamuoyunca da kabul gören Sabri Sarıoğlu'nun, kırmızı kart gördükten sonra sahadan çıkarken yaptıklarına bakalım.

Ve maç yayını sırasında bu görüntüleri yayıncı kuruluş ekrana getirmedi.

O görüntüleri ancak, statta maçı izleyenler hatırlar ve bilir.

Sabri, maçtan çıkarken tribünlere el kol hareketleri yaparak formasını gösteriyor, hemen arkasından gelen Melo ise, kaptanını omuzuna alarak sahadan çıkarmaya çalışıyor ve bir nevi tahrik olayına kendisi de karışıyor.



Hemen akabinde de Meireles'in o malum hareketi gündeme geliyor.

Yayıncı kuruluş, Meireles'in görüntülerini "3 boyutlu görüntüler" içerisinden çıkartarak yayınlarken, kamuoyuna servis ederken, maçın naklen yayını sırasında Sabri'nin görüntülerini ekrana bile getirmiyor.

Sabri oyundan çıkarken o esnada kameralar Volkan Demirel'i gösteriyor..

Yukarıda da söylediğimiz gibi Meireles'in görüntülerini tasvip etmiyoruz, neden ne olursa olsun.

Ama biraz geçmişe de gidelim isterseniz.

Bugün kamuoyunda Fenerbahçeli futbolcuları "edepsiz" olarak tartışan o çok "edeplilerin" yaptıkları "edepsizlikleri" isterseniz bir hatırlayalım.

Melo'nun geçen yıl TT Arena'da oynanan maçta attığı golden sonra Fenerbahçe kulübesi önündeki bu gol sevinci ve arkasındaki Eboue'nin "katkısını" unutmayalım..




Geçen hafta GS-Sivasspor maçı sonrası GS soyunma odasındaki Drogba ve Eboue'nin görüntülerini hatırlayalım. (Drogba'nın sol elinin, şortunun içerisinde kameralara karşı dans ettiğini bilelim)




Yine aynı maçtan sonra Drogba'nın soyunma odasında yaptığı "çıplak dans"



"Dünya yıldızı" Drogba'nın, Fil Dişi Sahili-Hollanda milli maçında Hollandalı Van Bommel'e  yaptığı hareket.. Maç esnasında..





Ve Melo..

Soyunma odasında çırılçıplak dans ediyor, Başkan Ünal Aysal ise bir köşede Melo'nun çırılçıplak, anadan üryan şekilde halini alkışlıyor. Tempo tutuyor..


Gelelim bu "nadide ve çok çok edepli" takımın teknik patronuna..

Türk futbolunun sözümona medar-ı iftiharı, imparatoru Fatih Terim'e.

Ligin ilk yarısında deplasmanda oynadıkları ve berabere kaldıkları bir maçın ardından, basın toplantısında kendisine "gazeteci kimliği olmadan" soru sormak isteyen bir şahsa basının gösterdiği ilgi ve o şahsın fotoğraflarını çekmesine sinirlenerek, basına edep yerini gösterip "O'nu çekme, bunu çek" cümlesine.





Daha önce de bu şekilde sayısız vukuatı olan, Beşiktaş maçında Beşiktaş seyircisine "al bunu alamaz mısın" tarzından işaret eden, milli takımdayken kendisini eleştiren spor yazarı Osman Tamburacı'ya, "Senin bıyığını s....m" diye canlı yayında küfreden Fatih Terim'e..



Veya yardımcı antrenör Ümit Davala'nın, Almanya'da futbol oynadığı dönemlerde takım arkadaşının edep yerine soyunma odasında bira şişesini koyduğu ve objektiflere poz verdiği görüntülere..



Hülasa örnekler çoğaltılabilir.

Çünkü malum camiada, örnekler sayamadığınız kadar çok.

Gırla yani.

Şimdi yukarıdaki olay ve görüntüleri  Türk kamuoyuna aleni bir şekilde yaşatan camianın bugün bir bardak suda fırtına koparmasının tek bir nedeni vardır.

O da,

Burak Yıldırım katliamını kamuoyunda sümenaltı etmektir.

Ve Fenerbahçeli futbolcuları hedef göstermektir.

Fenerbahçe ve Fenerbahçeli futbolcuları, her mağlup kapattıkları maçtan sonra ön plana çıkartan, mağlubiyetlerine kılıf arayan bu camianın şimdilerde yaptığı da, geçmişten farklı değildir.

Aymazlığın bu kadarına da pes artık..

"Önce kendi pisliklerinizin hesabını verin, sonra başkalarına çamur atın" da demekten başka birşey gelmiyor insanın elinden.

Ve son olarak kamuoyunda yine aynı maçta yaşanan bir fotoğraf karesi üzerinden Fenerbahçe'yi ırkçı olarak suçlayan bu camianın geçmişteki ırkçı hareketlerinden birkaçını  hatırlayalım isterseniz :

1- Fatih Terim, Galatasaray'ın 1997 yılında başındayken, o dönemde İstanbulspor'u çalıştıran Boşnak asıllı teknik direktör Saffet Suciç'e maç sonu, röportajında "Bir Yugoslavdan ben bunları öğrenecek değilim" cümlesiyle "ırkçılıktan kesitler" sunduğunu unutmayalım.

2- 2009 yılında Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan Galatasaray-Sivasspor kupa maçında, Sivasspor golünü atan İsrailli futbolcu Fini Balili'ye, Ali Sami Yen tribünlerinden koro halinde "Kahrolsun İsrail, o.ç. Balili" tezahüratlarını hatırlayalım.

Ve bütün bu çirkinliklerin yaşandığı ülkede, şu "gerçek olan" kareyle yazıyı bitirelim



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder