Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

21 Ekim 2011 Cuma

"Geçmiş zaman olur ki"



Son birkaç gündür Türkiye, neyi konuşacağını şaşırmış vaziyette..

Özellikle 2 gün önce düzenlenen hain saldırıda can veren şehitlerimizi rahmetle anarak başlayalım biz de sözlerimize.. Ve de hemen akabinde belirtelim ki, bu ülkenin her karış toprağı, şehit kanıyla sulanmıştır ve ucuz oyunlarla da başkalarına peşkeş çekilecek değildir..

Konumuza dönecek olursak;

İşte bu şehit haberlerinin arasından sıyrılıp gündeme bomba gibi düşen bir başka açıklamayı, hayretler içerisinde izledik yine..

Trabzonspor Asbaşkanı Sn.Nevzat Şakar, önceki gün basın mensuplarının "Moskova'da CSKA Moskova'yı destekleyen Fenerbahçe taraftarı için ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, "Onların Türk kanı taşıdığına inanmıyorum" gibi son derece talihsiz, son derece vahim, son derece ayrılıkçı bir beyanat vermiş durumda..

Öncelikle şu tesbiti iyi yapmak lazım..

"Sportif alanda başarı kazanmak için mücadele eden kulüplerin ana teması, rekabettir."

Her alanda rekabet..

Sahada rekabet, ekonomide rekabet, güçte rekabet, gösterişte rekabet, nümayişte rekabet..

Sesli düşünelim mesela;

Bilindiği gibi günümüzde takımlar, Avrupa'da oynadığı her maç veya katılım oranında bir pay alıyorlar UEFA'dan veya yayıncı kuruluştan, sponsorlardan v.s. Bu paylar, o kulüplerin havuzlarında toplanıyor.. Bu paralar ile o kulüpler, kendi camialarına yatırım yapıyor, kendi takımlarına iyi oyuncu transferi yapıyor, o iyi oyuncularla da ligi birkaç yıl domine ediyor..Bu da, sizin desteklediğiniz camianın, o rakip karşısında saha içerisinde güçsüzleşmesine yolaçıyor..

O camialar, bu paraları hayır hayrat işlerine harcamıyorlar ki, biz de onlara destek olalım..

Bu rekabet dürtüsü içerisinde hareket eden camiaların taraftarlarının, kendilerinin olduğu veya olmadığı alanlarda, uluslararası platformlardaki yarışmalarda, ezeli rakipleri yerine, onların rakiplerini desteklemeleri de gayet doğaldır..

Bu kural, dünyanın bütün ülkerinde böyledir..

Gidin Yunanistan'a, Olympiakos ile Panathinaikos arasında görürsünüz bu rekabeti.. Gidin İtalya'ya, İnter ile Milan arasında görürsünüz bu rekabeti. Gidin İskoçya'ya, Glasgow Rangers ile Celtic arasında görürsünüz bu rekabeti.. Gidin İspanya'ya Sevilla ile Real Betis arasında görürsünüz bu rekabeti.. Veya gidin Arjantin'e, River Plate ile Boca arasında görürsünüz bu rekabeti..

Taraftar bazından bahsediyoruz..

Mesela İnter ile Milan'ın maçlarını oynadığı stat aynıdır bilindiği gibi.. Ve Avrupa kupalarında hangi takımın maçı oynanıyorsa o stadda, diğer kulübün taraftarları, rakip takım tribünlerinde yeralırlar ve bu asla yadırganmaz İtalya'da..

Kimse, kimsenin İtalyan kanı taşıyıp taşımadığını sorgulamaz..

Veya kimse kimsenin İtalyan Milliyetçisi olup olmadığına bakmaz..

Herkes, kendi işine bakar..

Camialar, camiaları destekleyebilir.. Ama taraftarların, başka camiaları destekleyeceği yönünde bir kural yoktur..

Türkiye'ye gelecek olursak;

Özellikle 1990 ların ikinci yarısından sonra Haluk Ulusoy'un göreve gelmesiyle birlikte, sportif alanda bir "milliyetçilik furyası" aldı yürüdü..

Mesela bu "milliyetçilik duygusu" yüzünden, "haftasonu Trabzonspor ile deplasmanda maç yapacak takımın maçı, İtalya'daki Roma maçı dönüşü uçakta ertelendi devrin Federasyon Başkanı tarafından." Ama aynı Federasyon Başkanı, mesela 2006-07 sezonunda Fenerbahçe'nin, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda E.Frankfurt ile oynayacağı ve gruptan çıkma maçı olarak değerlendirilen maçın oynanacağı gün, maça saatler kala, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın 3 maç kapatıldığını açıklamakta bir beis görmemişti.. Ve de o zaman, "milliyetçilik duyguları" sorgulanmamıştı..

Mesela bu "milliyetçilik duygusu" yüzünden, Avrupa Şampiyonası elemelerinde Macaristan'a teşvik primi gönderildiği iddiaları, o dönem Federasyon'da Asbaşkan olarak görev yapan kişi tarafından sonraları açıklandı..

Mesela bu "milliyetçilik duygusu" yüzünden, yine o dönem haftasonu normal lig maçları takvimine riayet edilmediği gibi, keyfi ertelemeler gerçekleşti, oynayacak rakiplerin görüşleri alınmadan..


Örnekleri çoğaltabiliriz..

Tribünlere gelecek olursak;

Bilindiği gibi Moskova'da oynanan CSKA Moskova-Trabzonspor Şampiyonlar Ligi grup maçında, CSKA Moskova tribünlerinde 5 tane (yazı ile beş) Fenerbahçe taraftarı, CSKA Moskova atkısı açtılar, destek verdiler..

Ülke ayağa kalktı anında..

Vay efendim, siz nasıl CSKA Moskova'yı desteklersiniz?

Nasıl mı desteklerler?

İzah edelim:

Tıpkı; 2002-03 sezonunda, Şampiyonlar Ligi Önelemesi'nde Fenerbahçe'nin rakibi olan Panathinaikos takımına destek verip, Ali Sami Yen tribünlerinde "Panathinaikos'a başarılar dileriz" pankartı açan Galatasaray taraftarı gibi desteklerler..

Tıpkı; 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden ve yine Moksova'da, aynı statta oynanan CSKA Moskova-Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi grup maçında "Moskovalı Aslanlar, CSKA'ya başarılar diler" pankartı açan Galatasaray taraftarı gibi desteklerler..

Tıpkı; 2007-08 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde mücadele eden Fenerbahçe'nin, gruptaki rakiplerinden olan Chealse takımını, Atatürk Havaalanı'nda karşılayan ve İngiliz takımına çiçek veren Galatasaray taraftarı gibi desteklerler..

Tıpkı; 2009-10 sezonunda, Şampiyonlar Ligi Önelemesi'nde Fenerbahçe'nin rakibi olan Yunanistan'ın PAOK takımına, her iki maçta da tribünlere kadar bizzat gidip açıkça destek olan, tribünlerine PAOK ile aynı olan armalarının yeraldığı ortak bayrak ve pankartları açan Beşiktaş taraftarı gibi desteklerler..

Tıpkı; 2009-10 sezonunda, Şampiyonlar Ligi Önelemesi'nde, Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda oynanan Fenerbahçe-PAOK maçında, PAOK tribünlerine Trabzonspor formasıyla girip, PAOK lehine tezahürat yapan Trabzonspor taraftarı gibi desteklerler..


Tıpkı; Fenerbahçe'nin, Şampiyonlar Ligi'nden men edilmesi kararının ardından formalarının arkasına "Platini" ismini yazdırmakta bir sakınca görmeyecek kadar "Platini hayranı" Trabzonspor taraftarı gibi desteklerler..

Bu aktardığımız maçlara ait tribün fotoğrafları, yukarıdaki karede mevcut.. Hepsi var.. Bizler, bu satırları kaba etlerimizden uydurarak, popülist söylem olarak karalamıyoruz.. Hepsi belgeyle sabit.. Hepsi, yaşanmış birer vakıa.. Gerçek..

O halde, geçmişte Fenerbahçe maçlarında yaşanan ve rakip takımlara açık destek veren, Türkiye içerisinde ise bizim ezeli rakibimiz olan camiaların taraftar grupları bu hareketler içerisine "organize" şekilde girdiği zaman bu ülkede en ufak bir aleyhte yorum yapılmıyor da, neden Fenerbahçeli 5 taraftar benzer bir eylem içerisine girdiği zaman ortalık ayağa kalkıyor?

Geçmişte hangi Fenerbahçe Asbaşkanı veya yöneticisi, "Biz onların Türk kanı taşıdığına inanmıyoruz" şeklinde bir beyanat verdi?


Geçmişte hangi TV programı, konuyla ilgili olarak saatler süren canlı yayınlar yaptı?

Üstelik te bu kanal, bu ülkede 25 canın, baharında toprağa düştüğü gün bu yayınları yaptı.. Ve de üstelik te bu kanaldaki yorumculardan birisi, tribünlerinde "Günahların takımı Fenerbahçe" pankartı asılmış olmasına rağmen, "Trabzonspor, Fenerbahçe'yi bu süreçte rencide edici hareketler içerisinde bulunmadı" tarzından, halkın gözünün içine baka baka yalan söyledi.. Ne zaman yaşandı bu görüntüler?

Yukarıda örneklediğimiz hadiseleri hatırlamak istemeyenler için söylüyoruz..

"Sizler, balık hafızalı olabilirsiniz.. Ama, Fenerbahçe taraftarı, fil hafızalıdır."

Unutmaz asla yaşananları..

İşlerine geldiği zaman "Vatan-Millet-Sakarya" edebiyatı yapılacak, işlerine gelmediği zaman da "süpür halı altına kimse görmesin" diyecekler..

Yok öyle yağma..

Bu ülkede, kimse kimsenin Türklüğünü veya milliyetini sorgulayamaz, sorgulama hakkı da yoktur.. İsteyen, istediği şekilde, istediği gibi bir başka takımın başarılı olmasını arzu edebilir, isteyebilir, destekleyebilir... Rekabetin ruhunda vardır bu..

Kınanamaz.. Yadırganamaz.. Sorgulanamaz..

Hele, "milli duyguları" hiç mi hiç yargılanamaz..

Biline..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder