Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Şaka mısın, kâbus mu? Yoksa sen Daum musun?

2005-06 sezonu, hiç hatırlanmak istenmeyen bir sezondur kuşkusuz Fenerbahçeliler için.

O sezon başında Fenerbahçe'nin Konya deplasmanında yaşanan hakem rezaletinin arkasından başlatılan "multivizyonlu" basın toplantıları ve "üçüz pankartlar" neticesinde oluşturulan atmosfer sonucu, Fenerbahçe şampiyonluğu Denizli'de "bırakmak zorunda" kalmıştı. Adeta 5 Ekim 2005 tarihinde oynanan Konyaspor-Fenerbahçe maçının "diyetini" ödemişti, "ödettirilmişti."

Bir sonraki sezon Fenerbahçe'nin 100.kuruluş yıldönümüydü ve kaybedilen şampiyonluğun hemen ertesi günü, Fenerbahçe taraftarı büyük bir fedakarlık göstererek Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda "kombine kuyruğuna" girmiş, büyüklüğünü bir kez daha ispatlamıştı.

Fenerbahçe'nin 100. yılının da olmasının katkısıyla, Denizli'de bırakılan şampiyonluk kupası, yine bir Ege kentinde, İzmir'de Fenerbahçe'nin oluyordu. Ve Fenerbahçe, 100.yılını şampiyon olarak tamamlamıştı.

Sonraki 2 sezon için Fenerbahçe'nin ligde şampiyonluklara uzak olmasının çok çeşitli nedenleri mutlaka vardır, ilk sezonunda yani 2007-08 sezonundaki bariz hakem hataları, 2008-09 sezonundaki bariz yönetim ve teknik adam hatalarıyla birleşince Fenerbahçe, şampiyonluktan uzak 2 yıl geçirmişti.

Ve bütün bu geçmişin senteziyle birlikte Fenerbahçe, 2009-10 sezonuna başladı, büyük umutlarla..

Ancak bu umutlar, belki de ilk günden "umutsuzluğa" dönüştü birçok insan için.

Zira takımın başına, Fenerbahçe'yi daha önce şampiyon yapmasına (!) rağmen yine bu takımla son sezonunda bir hafta içerisinde 2 kupa kaybeden Christoph Daum getirilmişti ve şampiyonluk "hayali" Daum ve O'nun sevgili oğlu Marcel Daum'un "özverili çalışmalarına" bırakılmıştı.

"Aynı suda iki defa yıkanılmaz" ve "Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı" ilke ve gerçeğini görmezden gelerek Daum ile yeniden sözleşme yapıldığı gün, aslında Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı geleceğini de bir bilinmeze doğru yönlendirilmiş oldu.

Zira 2006 da Denizli'de bırakılan o Daum ile 2010 da Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda maçın bitimine sayılı dakikalar olmasına rağmen sahada oynayan futbolculara prangadan başka birşey olmayan, yanında Türkiye liglerinde gol kralı olmuş 2 oyuncusu olduğu halde 83.dakikada forvet çıkartıp forvet alacak kadar "statik düşünen" bu Daum arasında hiçbir fark yoktu.



Dolayısıyla 2005-06 sezonundan gerekli dersi çıkarmayan, çıkartamayan ve bu konuda hiçbir çabası olmadığını 2009-10 sezonu içerisinde defalarca kanıtlayan Daum ile bu sezonki şampiyonluğun gelmesi düşüncesi bile çok ütopik bir düşünceydi ve gerçekleşmedi. Gerçekleşmesi beklenemezdi de zira.

Geride bıraktığımız sezonda Fenerbahçe'nin kazandığı 23 maçtan tam 12 tanesi "tek farkla" sonuçlanmış. Yani bir başka ifadeyle Fenerbahçe taraftarı 90+4 ler oynanırken bile adeta ölmüş ölmüş dirilmiş, tribünde ve ekran başında..

Özellikle ligin ikinci yarısının başlangıcında tam 7 hafta Fenerbahçe, maç kazanamamış. Bu süreçte UEFA Avrupa Ligi'nden elenmek te cabası.

Manisaspor deplasmanında 85.dakikaya kadar galipken 90+4 te beraberlik golünün bulunması, Bursaspor'a Kadıköy'de 2-0 galibiyetten önce 2-1 e, sonra da 83.dakikadan sonra 3-2 geriye düşüp kaybedilen maç (asıl şampiyonluk o maçtan sonra kaybedildi) İBB maçında yapılan kadro seçimi ve taktik hatalar, Gençlerbirliği deplasmanında sanki ligi bitiren bir takım havasındaki oyun, yine Kadıköy'deki Diyarbakırspor maçında anlamsız tercihler ve neticesinde beraberlik golünün 90+3 lerde atılması sonucu gelen 1 puan karşısındaki tarifsiz sevinç gösterileri v.s.

Fenerbahçe, şampiyonluğu Trabzonspor maçında kaybetmedi bakıldığı zaman.

Sezon içerisinde yaşadığı, daha doğrusu teknik adamı tarafından yaşatılmak zorunda bırakıldığı komik denecek kadar Fenerbahçe kulübesine yakışmayacak "skandal" kararların takım üzerindeki olumsuz etkileri neticesinde kaybetti şampiyonluğu.

Ligin sonuna gelindiği dönemde Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı'nın Turkcell Süper Ligde kullandığı penaltı sayısı sadece 1. Yazıyla BİR (3-1 lik Galatasaray maçı)

Ve maç maç incelendiği zaman Fenerbahçe takımına verilmeyen, çalınmayan penaltılar, haksız kararlar neticesinde kaybedilen puanlar da işin cabası.

Bir Kasım akşamı Eskişehir'de "Kulüpler Birliği'nden istifa ediyorum, göreceksiniz bundan sonra Fenerbahçe'nin haklarını nasıl koruyacağım" düşüncesiyle hareket edenler, Bursaspor'un bu ilk şampiyonluğunda da önemli bir katkıya sahiptir kuşkusuz.

Zira yeniden başkanlığına geçtiği Kulüpler Birliği Vakfı kararları neticesinde yapılan TV yayın ihalesinde Türk futboluna aktarılan sıcak para getirisi de Bursasppor'un iştahının daha fazla oluşmasına neden olmuştur.

Ve de "o hep rakip taraftarlar" tarafından horlanan, dışlanan, hakaret mesajlarına maruz kalan ama yaptığı icraatlarıyla da "Türk futbolunu kurtarma" sevdasına girişen Aziz Yıldırım'dır bunun bir numaralı mimarı..

"Olsun, Türk futbolu kurtulsun da Fenerbahçe feda olsun."

Türk futbolunu kurtarma adına yapılanların acaba 10/1 i Fenerbahçe'nin saha içi ve saha dışı olaylar karşısında düştüğü mağduriyet karşısında yapılsaydı, bugün ligin şekli nasıl olurdu, düşünmeden de edemiyor insan..

Ez-cümle;

Fenerbahçe'nin bu şampiyonluğu kaybetmesinin bir numaralı nedeni, takımın başına geçmişten asla ve asla ders almayan, daha doğrusu geçmişte görev yaptığı dönemde bile bu camiaya hiçbir katkısı olmayan, (kazanılan 2 şampiyonlukta Pierr Van Hooıjdonk ve Alex De Souza'nın kişisel gayretlerinin ne kadar olduğu, hafızalarda tazeliğini korumaktadır.) Daum'u yeniden işbaşına getiren Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi'dir ve verilen bu görevin büyüklüğünü, tıpkı geçmişte yaptığı gibi idrak edemeyerek Fenerbahçe'nin büyüklüğü karşısında ezilen, dik duramayan, kararlarını sağlıklı veremeyen ve olası krizi yönetemeyen Daum'dur..

Ve Fenerbahçe, 4 yılda 2.büyük travmayı kaldıramaz, bu kaçan şampiyonluk Fenerbahçe'nin önündeki en az 5 yılı da heba etmiştir.

Tarihe tekerrürdür diyorlar, hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder