Çalakalem

Çalakalem
"Şampiyon" a selam olsun

29 Mart 2010 Pazartesi

Ligimizin "iç edilen" şampiyonlukları

Türkiye'de futbol, 100 yılı aşkın bir süredir oynanmakta ve bugün ciddi anlamda bir sektör oluşturmuş durumda.

Bu 100 yıllık süreçte "Ezeli rekabetler" oluşmuş, dünya durdukça da devam edecek düzeyde olan "ebediyete" de dönüşmüştür bu rekabetler.

Türkiye'deki futbolun tarihsel sürecini incelediğimizde, 1923 yılına kadar yapılan müsabakaların herhangi bir resmiyetinin olmadığını görürüz. 1923 yılında Türkiye Futbol Federasyonu kurulduktan sonra başlayan "lig usulü müsabakalar", önceleri Fenerbahçe, GS, BJK, Kasımpaşa, Vefa, Beykoz v.s. gibi İstanbul takımlarının olduğu "bölgesel ligler" tertiplenirken, 1936 yılından itibaren DEPLASMANLI hale dönüştürülerek MİLLİ KÜME adı altında ligler oynanmış ve bu oynanan liglerde alınan neticelere göre şampiyonlar belirlenmiş.

Lefterlerin, Canların, Halit Deringörlerin, Turgay Şerenlerin, Baba Hakkıların, Şereflerin ve daha nice büyük futbol üstadlarının isimlerini ölümsüzleştirerek Türk futbol tarihine altın harflerle yazdırdıkları, nesilden nesile aktarılarak efsaneleştirildikleri dönemdir o dönem.

İşte bu süreçte oluşan şampiyonlukların dağılımı şöyle:





Fenerbahçe'nin 6, Beşiktaş'ın 3, Galatasaray ve Güneşspor'un 1 er şampiyonlukları var ve oynanan ligler, ULUSAL VE DEPLASMANLI statüde. Ancak amatör düzeyde.

1951 yılında Türk futbolunda PROFESYONEL dönem başladıktan sonra BÖLGESEL PROFESYONEL LİGLERE dönülmüş ve 1956 yılına kadar İstanbul Profesyonel Ligi, Ankara Profesyonel Ligi, v.s. gibi ligler oynanmış.

1956 yılından itibaren Türkiye Futbol Federasyonu tarafından, 1956-57, 1957-58, 1958-59, 1962-63 yıllarında 4 sezon FEDERASYON KUPASI düzenlenmiş ve bu düzenlenen kupa da LİG STATÜSÜ'nde oynanmış. İlk 2 Federasyon Kupası, Türkiye'de Milli Küme uygulaması olmadığından Türkiye'yi Avrupa'da temsil eden takımın bu kupanın şampiyonu olarak belirlenmesi için, 3. Federasyon Kupası, Türkiye Profesyonel Lige yükselecek takımı belirlemek için, 4. Federasyon Kupası ise, o sezon Türkiye Ligi 22 takımlı iki grup halinde oynandığından, statü gereği Beyaz ve Kırmızı grupların 7-8- ve 9. takımlarının kendi aralarında "iki devreli lig usulü" şeklinde oynanmıştır. Yani bir nevi " küme düşecek takımı " belirlemek için tertip edilmiş.

1956-57 ve 1957-58 yıllarında oynanan Federasyon Kupası Şampiyonları ise, Türkiye'yi Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda temsil etme hakkı verilmiş.

Ve 1959 yılında TÜRKİYE PROFESYONEL FUTBOL LİGİ başlamış.

Bugün şampiyonluk adetleri, ( Profesyonel düzeyde ) Fenerbahçe ve GS'nin 17, BJK'ın 12, TS'un ise 6 olarak tescil edilmiştir. ( BJK'ın +2 şampiyonluğu, yukarıda belirttiğimiz gibi 1957 ve 1958 yılında Türkiye Federasyon Kupası'nı aldığı ve Türkiye'yi Avrupa'da temsile hak kazandığı için 2002 yılında mahkeme kararıyla verilmiştir. )

1959 dan sonraki süreci hepimiz biliyoruz, tescil edilmiş şampiyonluklar, maçlar v.s.

Ancak asıl önemli olan 1959 dan önce 1936 dan sonraki o dönem.

1936 da MİLLİ KÜME uygulaması başlıyor ve DEPLASMANLI bir şekilde ligler oynanıyor. Yani Fenerbahçe gidiyor İzmir'de Altınordu ile oynuyor, bir sonraki hafta Göztepe geliyor İstanbul'da BJK ile oynuyor. Bügünkü statüden bir farkı yok. Sadece tek farkı o dönemde oynanan futbol AMATÖR..

1951-1959 arasında ise adı MİLLİ KÜME olan, statüsü DEPLASMANLI ULUSAL LİG şeklinde belirlenen ligler oynanmış.

Türkiye'de Futbol Federasyonu, 1923 yılında kurulmuş ve 1936 yılından itibaren bütün ligler DEPLASMANLI hale dönüştürülerek yapılmış.

Türkiye, 1956 yılında UEFA'ya üye olmuş ve bundan sonra UEFA'nın normları geçerli olmuş liglerde. Şampiyon olan takımlar Avrupa Kupalarında mücadele etmiş, Milli Takım elemelere gitmiş v.s.

Ancak mantıken bakıldığı zaman 1956 yılından önce DEPLASMANLI BİR ŞEKİLDE oynanan MİLLİ KÜME adı verilen liglerde, bugün Türkiye futbolunda ciddi anlamda önemli emekleri olan, kuruluş döneminde büyük başarılar elde etmiş kulüplerin de şampiyonlukları var. Güneşspor gibi, Eskişehir Demirspor gibi, Ankara Demirspor gibi.. Beşiktaş'ın o dönemde kazanılan şampiyonluk adedi 4, Galatasaray'ın 1, Fenerbahçe'nin ise 9 şampiyonluğu var ancak bu şampiyonluklardan sadece, BJK'ın 2 adet tescil edilmiş şampiyonluğu bulunmaktadır. Diğer kulüplerin şampiyonlukları tescil edilmemiştir. ( BJK'ın şampiyonluklarının tescil edilme nedeni, 1956-57 ve 1957-58 yıllarında tertiplenen Federasyon Kupası'nı BJK'ın kazanmış olması ve Türkiye'yi Avrupa'da temsil etmiş olmasıdır. Bu konudaki başvuruyu, Türkiye Futbol Federasyonu, 2002 yılında kabul etmiş ( Mahkeme kararıyla ) BJK'ın deplasmanlı lig usulü olarak oynayıp kazandığı Federasyon Kupası şampiyonluklarına emek veren isimlerin emeğini teslim ederken, diğer kulüplerde oynayan oyuncuların bu emekleri görmezden gelinmiştir. Ve bu görmezden gelinen kulüpler arasında Beşiktaş ta vardır, Fenerbahçe de vardır, Galatasaray da..

Yani Lefterlerin, Canların, Metin Oktayların, Turgay Şerenlerin, Baba Hakkıların ellerinde yükselen kupalar yok sayılmış, akıttıkları ter görülmemiş, Şükrü Saraçoğullarının, Yusuf Ziya Erdemlerin, Suphi Baturların attığı imzalar görmezden gelinmiş, aldığı kararlar hiçe sayılmış bir başka ifadeyle.



Daha açık bir ifadeyle, 1936-2008 yılları arasındaki sürecin, 1936-1959 yılları arasında yer alan bütün takımların almış olduğu kupalar "hiç edilmiş" veya "iç edilmiş"

Buradaki mantık eğer, "Türkiye'nin UEFA'ya üyelik tarihi olan 1956 yılı baz alınıyorsa ve o tarihten sonraki şampiyonalar tescil ediliyorsa" o halde Türkiye Cumhuriyeti, BM Cemiyetine'de 1945 yılında üye olduğuna göre, devletin kuruluş tarihi 1945 olarak mı tescil edilmelidir BM tarafından?

Veya NATO'ya üyelik tarihi olan 1948 den önceki hiçbir antlaşması geçerli olmamalı mıdır?

Rahmetli Cenk Koray'ın bu konuyu gündeme getirmesi ve mahkemeye vermesi neticesinde TFF, BJK'ın 2 şampiyonluğunu tescil etmişken Fenerbahçe'nin 9, Beşiktaş'ın 5, Galatasaray'ın 1 şampiyonluğu, Turgay Şerenlerin, Baba Hakkıların, Lefterlerin, Cihat Armanların adlarını ölümsüzleştirdiği o altın sezonlar maalesef Türk Futbol Federasyonu tarafından itibar görmemiştir.

TFF, bu konuda yasal düzenlemeleri bir an önce yaparak, yaşayan bu efsanelerin son demlerinde, almış oldukları kupaları kendilerine tevdi etmesi ve ivedilikle bu ayıbı ortadan kaldırmak zorundadır. Buna etik olarak mecburdur.

1936-1951 yılları arası, Türk futbol tarihinde muallakta olan bir konudur ve o dönemde ter döken hiçbir futbolcu, şu anda kazandıkları başarıların görmezden gelinmesi karşısında mutlu değildir, o yıllar kalplerinde paslı bir bıçaktır adeta.

"İç edilen" emekler bir an önce ait oldukları yere iade edilmelidir ve iade edilmek zorundadır. Bu ülkede nesiller boyunca aktarılan bu efsanelerden halen hayatta olanlar, acaba o yılları anarken neler düşünüyorlardır?

Veya "1959 öncesi Türkiye'de futbol hangi düzeydeydi?" diye soran çocuklara, babalarının cevabı nedir?

Tescil edilmemiş şampiyonlukları, mecvut şampiyonluklar üzerine ekleyerek Türkiye'de şampiyon olan takım ve adetleriyle yazımıza son verelim..

Fenerbahçe: 26, Galatasaray : 18, Beşiktaş : 17, Trabzonspor: 6, Ankara Gençlerbirliği : 2, Harp Okulu : 2, Ankara Demirspor : 1, Ankara Muhafızgücü : 1, Ankaragücü : 1, Eskişehir Demirspor : 1, Göztepe : 1, Güneş İstanbul : 1,
Harbiye : 1, İstanbulspor : 1..

26 Mart 2010 Cuma

Alex De Souza ve bilinmeyen yönleri

Fenerbahçe Profesyonel Futbol ın belki de istisnasız olarak gelmiş geçmiş "en faydalı" yabancı futbolcusu ve takım kaptanı olan Alex De Souza'nın, 19 Haziran 2004 tarihinde resmen başlayan Türkiye serüveni süresi içerisinde, birçok maçta takımını tek başına sırtlayıp götüren, takım içerisinde bir beyin olduğu gibi özel yaşantısında da gerçek bir profesyonel olarak yaşantısının da getirileriyle, sahip olduğu ünvanları ele alacağız bu dosya içerisinde.





Alex De Souza'nın "bildik ama dikkatlerden kaçan" bir başka özelliğini de ön plana çıkartacağız diğer yandan, örnekleri ve emsalleriyle birlikte. Emsalleri diyoruz, zira ele alacağımız dosyada Alex De Souza, diğer futbolcularla aynı mevkide olmamasına rağmen sahip olduğu "ünvan" ile birçok isimden fersah fersah ileride. Dikkat çekilmesi gereken bir başka nokta ise, Alex De Souza gole dönük bir orta saha futbolcusu olmasına ve oyun içerisinde ikili mücadeleye pek fazla girmemsine rağmen, mevki itibariyle sürekli ikili mücadelenin içerisinde olan, bu fiziki mücadeleler içerisinde doğal olarak rakip oyunculara da müdahalelerinde aşırı ve orantısız güç kullanan defans oyuncularının Türk futbolunda "bıçkın delikanlılarına da" nasıl fark attığını irdeleyeceğiz.

Başlayalım o halde;

İlk önce Alex De Souza'nın Türkiye kariyerine bakalım:



Şimdi de Alex De Souza'nın Türkiye kariyeri içerisinde hangi sezonda ne kadar sarı ve kırmızı kart gördüğünü gösteren detaylı tabloya bakalım.



Alex De Souza'nın kart gördüğü maçlar, skorları ve maçları yöneten hakemler:


Alex De Souza'dan sonra, ligimizin "haşin ve bıçkın" delikanlılarının, topları rakiplerin ayağından nasıl "tereyağından kıl çeker gibi çekip aldığını" göreceksiniz ( ! )
Servet Çetin ile başlayalım:


Emre Aşık;



Gökhan Zan:


Diego Moreno Lugano;


İbrahim Toraman;



Rigobert Song;



Yukarıda ele aldığımız isimler, görüldüğü gibi Turkcell Süper Ligi'nin "büyük" diye tabir edilen takımlarının stoperleri.

Alex De Souza'nın oynadığı maç sayısı ve gördüğü kart adetleri incelendiğinde muazzam bir farklılık dikkat çekmekte.
Özellikle 2009-10 sezonu rakamları ile birlikte Alex De Souza-Servet Çetin ikilisi incelendiğinde, 27.haftasına girmekte olduğumuz Turkcell Süper Lig'de Alex De Souza 25 maçta 5 sarı 1 kırmızı kart görürken, 26 maç oynayan Servet Çetin'in henüz sarı ve kırmızı kart görmemesi de ayrı bir enteresan nokta olarak karşımıza çıkıyor.

Şimdi de ligimizin diğer "bıçkın delikanlılarına" bakalım...

1-Bütün futbolcular arasında Ankaragücü'nün orta saha futbolcusu Hürriyet Güçer var:



2 - Bu günlerde Diyarbakırspor'dan ayrılan ve uzun yıllardır Türkiye'de futbol oynayan Ayman Abdelaziz;



3- Şimdilerde LİG A'da Giresunspor forması giyen İsmail Güldüren;



4- Futbolunun yetenekli oluşu kadar, davranış olarak yeteneklerine ve futbola ihanet eden bir isim: Ceyhun Eriş


5- Galatasaray'ın hırçın futbolcusu Mustafa Sarp;

6- Trabzonspor'un çalışkan futbolcusu Serkan Balcı;


7- Galatasaray'ın bir başka hırçın futbolcusu Ayhan Akman;



8- Beşiktaş dahil birçok takımda oynayan, sahada sert futboluyla rakiplerinin korkulu rüyası olan Baki Mercimek;


9- Galatasaray'dan listemize giren bir başka hırçın futbolcu: Sabri Sarıoğlu;


10- Galatasaray menşeili bir başka isim: Ümit Karan

11- Beşiktaş'ın "delisi" İbrahim Üzülmez



Yukarıda detaylarıyla aktardığımız futbolcular ve oynadıkları mevkileriyle birlikte maç başına gördükleri kart adetleri incelendiğinde, ortaya komik, komik olduğu kadar da düşündürücü bir tablo çıkıyor ve bir ibret vesikası olarak arşivlerdeki yerini alıyor.

Türk futbolunun "kahramanlarına" selam olsun..

22 Mart 2010 Pazartesi

TFF ve PFDK, "yeni bir adalet testinde"





Tarih : 14 Nisan 2007
Sakaryaspor-Beşiktaş Turkcell Süper Lig maçı





Beşiktaş kalecisi Runje‚ Sakaryaspor tribünlerine yaptığı bu ahlak dışı hareketi "kasten ve bilinçli" olarak yapıyor. Hem de defalarca..

PFDK´ya sevkediliyor Runje bu hareket nedeniyle. Ve PFDK´dan 2 MAÇ ceza alıyor.

Haftasonu Beşiktaş‚ sahasında Antalyaspor ile oynuyor‚ kalede yedek kaleci Murat Şahin var..

3 gün sonra ise Kadıköy´de FENERBAHÇE ile Fortis Türkiye Kupası yarı final rövanş maçına çıkacak Beşiktaş.. Murat Şahin´in o dönemde sakatlık sorunu var. Bir anda Beşiktaş´ın kalecisiz kalma riski oluşuyor.

Tahkim Kurulu´na itiraz eden Beşiktaş‚ nihayet kalecisine kavuşuyor ve Kadıköy´e Runje´li kadrosuyla geliyor..

***

Tarih : 12 Nisan 2009

Galatasaray-FENERBAHÇE maçı





Maçın son dakikası içerisinde cereyan eden olaylar esnasında‚ kameraların canlı olarak ekrana getirmediği bir anda FENERBAHÇE kalecisi Volkan Demirel‚ yüzü FENERBAHÇE yedek kulübesine dönük olduğu bir zaman‚ GS tribünlerinin de olduğu bölüme doğru bir hareket yapıyor. Sakatlandığı konusunda iddialar var, gerçekten de o andaki yüz ifadesine bakılırsa bir acı hissettiği kesin. Ancak bu hareketin bilinçli olup olmadığı muallakta kalan bir konu..

PFDK´ya sevkedilen Volkan Demirel‚ 3 maç ceza alıyor.. Ve 13 Mayıs 2009 tarihindeki Fortis Türkiye Kupası Final maçında oynayamıyor.

***

Tarih : 08 Mart 2009

Kayserispor-FENERBAHÇE maçı





Kayserispor´un Arjantinli futbolcusu Cangele´nin kendisine yaptığı kasti bir faul neticesinde sakatlanan ve saha kenarında tedavisi devam ederken saha içerisindeki Cangele´ye yaptığı hareket neticesinde‚ bütün ülke adeta ayağa kalkıyor ve Emre Belözoğlu toplum nezdinde adeta bir katil ilan ediliyor...

PFDK´ya sevkedilen Emre Belözoğlu‚ 3 maç ceza alıyor.

***

Tarih: 21 Mart 2010
Trabzonspor-Galatasaray maçı






Galatasaray´ın Fil Dişi Sahilleri´nde getirdiği ve futbol sahalarında ilk defa "sudan sakatlanan" futbolcu olarak tarihe geçirdiği futbolcusu Abdülkader Keita‚ Trabzonspor tribünlerine yukarıdaki hareketi yapıyor.

Geçmişte yaşanan ve yukarıda örneklediğimiz her 3 olay da ayrı ayrı takımların maçlarında‚ ayrı ayrı futbolcular nezdine yaşandı ve hepsinden önemlisi;

HER 3 OLAYDA DA MAÇ İÇERİSİNDE BU FUTBOLCULARIN HİÇBİRİSİ HAKEMDEN İHTAR VEYA İHRAÇ ALMADILAR.

HEPSİ‚ MAÇTAN SONRAKİ GÖRÜNTÜLER NEDENİYLE PFDK´YA SEVKEDİLDİLER VE CEZA ALDILAR.


Şimdi çok çok adil TFF ve PFDK´nın bu hafta nasıl bir tutum içerisine gireceğini merakla bekleyip takip edeceğiz.

Halep oradaysa‚ arşın burada..

Hadi bakalım...